Hüriyet

2 Kasım 2013 Cumartesi

Aydınlık Günler Mi, Yıldırım Geceler Mi?

     En sonunda kongre günü geldi çattı. 3 Temmuz süreci ile başlayan "Aziz Yıldırım koltuğundan olur mu?" sorusu yarın yanıtlanacak. Çok garip bir başkanlık yarışı. Biri şike yapmakla suçlandı, diğeri TFF başkanıydı ve Fenerbahçeli olmayanlar tarafından Fenerbahçe'yi kayırmakla, Fenerbahçeliler tarafından Fenerbahçe'ye ihanetle suçlandı. Gazeteci değiliz. Birçok şeyi bilmiyoruz. Ama biraz beyin jimnastiği yapalım ve geçmişe doğru yol alalım...

     Mahmut Özgener 29.06.2011 günü başkanlığı bırakmış ve 3 gün sonra Mehmet Ali Aydınlar Başkanlık koltuğuna oturmuştu. Ve birden bire şike soruşturması başlamıştı... Mehmet Ali Aydınlar hep başkanlığının 3. günü sabahı böyle bir kaos ile uyanmanın vahametini yaşadığını anlattı bizlere. Peki Mahmut Özgener neden koltuğunu bıraktı? O süreçte bunlar soruldu. Soruşturmadan haberi vardı denildi ama o hiçbir açıklama yapmadı ve uzak kaldı. Bakalım Mahmut Özgener son konuşmasında neler söylemiş:

"Futbol, dünyanın en dürüst olgularından biri…
Saha dışında herkesi kandırabilir, herkesi aldatabilirsiniz…


Görev dönemimiz boyunca, bu kuralları hiçe sayanları da gördük. Özellikle bazı yöneticilerimizin kişisel hırslarını öne çıkararak görev yapmaya çalıştıklarını gözlemledik. Bu yöneticilerin sayısı çok az… Maalesef olduklarından daha büyük görünüyorlar.

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak 2008'den bu yana sürdürdüğüm bu onurlu görevi sonlandırmaya karar vermiş bulunuyorum.
Bu kararı almamın arkasında iki temel neden yer alıyor.
Bunlardan biri, yaşadığım yer ile görev makamım arasındaki zorunlu uzaklık ve bunun aile yaşantıma yapmış olduğu olumsuz etkilerdir.
Diğeri ise; geçen süre zarfında yaşadıklarımla tespit ettiğim, sistemin içerisine yerleşmiş, kişisel hırs ve egoları ile Türk Futbolunu perde arkasından yönetme hevesine sahip, hegemonya kurma hayali taşıyan zaaf sahibi kişiliklerdir."

Yani aslında gördüğünüz gibi Mahmut Özgener sinyali burada bize vermiş. Konuşmanın tam metni TFF sitesinde http://www.tff.org/default.aspx?pageID=285&ftxtID=12814 
Mahmut Özgener'in soruşturmadan haberi olduğu için çekildiği hep söylendi. Ancak kendisine ait Ömer Temelli ve Aziz Yıldırım'la yapılan telefon konuşmalarının tapeleri de ortaya çıkmış hatta basına konu olmuştu. Olgun Peker'in lisanssız menajerlik yapmasına göz yumduğu, hakem atamalarında Aziz Yıldırım'ın talimatları doğrultusunda karar verdiği iddiaları vardı. Peki neden yargılanmadı? Bunu bilmiyoruz. Yani o kadarını siz düşünün. 

     Şimdi gelelim Mahmut Özgener'den sonra koltuğu devralan Mehmet Ali Aydınlar'a. Mahmut Özgener'in 3,5 yıllık görev süresince yönetim kurulundaydı. En sonunda başkan seçildi. Buraya dikkat edin. Federasyon Başkanlığında gizli bir teamül var. Her başkandan sonra başkan tekrar seçiliyorsa eğer yerine eski başkanın vekilliğini üstlenen iki kişiden biri geçiyor. Köklü değişiklikler olmazsa böyle. Levent Bıçakçı- Hasan Doğan, Hasan Doğan - Mahmut Özgener, Mahmut Özgener - Lütfi Arıboğan (!!!) değil Mehmet Ali aydınlar! Yani bunun bir örneği yok. Ya iki farklı gruptan biri kazanacak ve bu şekilde teamül bozulacak, ya da sürekli her başkanın yerine vekili geçecek. Ancak Mehmet Ali Aydınlar Mahmut Özgener'in başkan vekili değil, yönetim kurulundaydı. Mahmut Özgener'in vekilleri Lütfi Arıboğan ve Servet Yardımcı idi. İkisinin de Mehmet Ali Aydınlar dönemi ile vekillik sıfatları alındı. M. A. Aydınlar'dan sonra gelen ikinci isim Göksel Gümüşdağ olmuştu. Hatırlarsanız İBB'nin başkanı ve Başbakan'a olan yakınlığı ile biliniyor. 

     Sadece beyin jimnastiği yapmaya çalışıyorum. Bu şike sürecinde belki de özellikle koltukta bir Fenerbahçeli'nin olmasını istediler. Lütfi Arıboğan Galatasaray'lı. Yaptığı her işte attığı her adımda tüm Fenerbahçeliler onu suçlayacaktı. Bu çok açık. Fenerbahçeliler her zaman Galatasaraylı bir TFF başkanının kini ve nefreti yüzünden Avrupa'ya gidemediklerini söyleyecek ve asla tatmin olmayacaklardı. Ancak bir Fenerbahçeli başkan ile işler değişebilirdi. Süreç daha hafif atlatılabilir, şike yapıldığı kabullenilebilir, Aziz Yıldırım sevgisi ve başkanlığı ve hegemonyası böylece son bulabilirdi. Bu yıpranma payının karşılığı ise belki de Fenerbahçe Başkanlığı idi. Yıllardır yöneticilik yapan M. A. Aydınlar elbette ki bu koltuğu istiyordu. Yaptığı hizmetlerin karşılığı olarak şimdi de ona bu koltuk verilecekti. Ya da Aydınlar bir piyondu. Yapması gerekenleri yaptı ve şimdi de mükafatını alıyor. Ya da hiçbirşeyden habersiz bir şekilde yönetti bu süreci ve şimdi de kader ağlarını oldu. Aziz Yıldırım'a savaş açtı. Fenerbahçe'yi aydınlık günlere taşımaya çalışıyor. Bilemiyoruz.


     Bu söylediklerim de asla Aziz Yıldırım'a destek olarak görülmesin. Ben okudum o tapeleri. Aziz Yıldırım her ne kadar da savunmalardan oluşan kitapçık bastırmış olsa da klasör klasör tapeleri ben de gördüm. Onlarca insan yargılandı o salonda. Herkes vardı. Hemen hemen her gün gittim ben de. Herkes aslında bir utanç tablosunun renkleriydi sanki. Aziz Yıldırım'ın ve diğer başkanların aralarındaki milyon dolarlık iş ilişkilerine şahit oldum orada. Kendilerine menajer diyen "komisyoncu"yu aşamayan insanların futbolcu transferinden milyonlar vurduğunu gördüm. Futbolcu transferlerinin ihtiyaç nedeniyle değil de bazen de "ne verelim abime! şeklinde yapıldığını gördüm. Herkesin bu işe bulaştığını gördüm. Ve hatta futbolda ve futbol camiasında en son gelen en değersiz şeyin "futbolcu" olduğunu gördüm. 

     Bu seçim, aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyıktan öte değildir. Ancak bu her kulüp için de böyledir. Başkan sıfatıyla ilk yıllarında çok beğendiğim ancak II. Aziz Yıldırım olacağını düşündüğüm Ünal Aysal'ın da bundan farksız olduğunu düşünüyorum. Sanayileşen futbolda rant ve para var... Küçük insanların hayal edemeyeceği kadar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder