Hüriyet

10 Kasım 2013 Pazar

Klasik Kadıköy Gecesi

     Fenerbahçe'yi Kadıköy'de en son 22 Aralık 1999'da yendikten sonra 14 yılda 18 resmi karşılaşmada Galatasaray bir daha galip gelemedi. Son maç da dahil. Aslına bakılırsa Galatasaray galibiyete en çok Fatih Terim yönetiminde 2011-2012 sezonunda yaklaşmıştı. 2-2 biten maçın son saniyesinde Milan Baros'un vuruşunda direkte patlayan topu herkes bilir. Ardından play-off'un final maçında alınan 0-0'lık bir beraberlik ve şampiyonluk vardı. Artık Galatasaray psikolojik üstünlüğü kazandığını iddia ediyordu. Sezon başında ise tekrar Galatasaray favori idi. Ancak önce Fatih Terim'in gidişi, ardından Mancini ile henüz sistemin oturamaması ve kötü futbol bir yana bu arada da Fenerbahçe'nin de şu anki dinamik futbolu tekrar Fenerbahçe'yi favori konumuna getirdi. Benim öngörüm özellikle Kopenhag maçından sonra Mancini'nin bu maçı kazanmak istiyorsa Sneijder'in yokluğunda sahaya 4-4-2 dizilişiyle çıkması gerektiğiydi. Çünkü Kopenhag maçında bu dizilişle takım gayet iyi giderken bir anda 4-2-3-1'e dönerek takımın mağlubiyetinde önemli rol oynamıştı ve çok eleştirilmişti. 


     Mancini bu maçta tercihleriyle herkesi şaşırttı. Öncelikle kadro yapısı resimdeki gibi olmakla birlikte diziliş pek öyle değil. 4-2-3-1 bekliyordu herkes ama Mancini savunmada 4-5-1, hücümda da 4-3-3 sistemi ile sahaya sürdü takımını. 4-2-3-1'de forvet arkası oyunu yönlendirecek pasör oyuncu olarak Sneijder'in yokluğunda ben de dahil birçok kesim onun yerine Selçuk'un o bölgede oynaması gerektiğini söyledik. Ancak Kopenhag maçında Selçuk'un bu bölgede başarısızlığı ve rakip defansın içinde kaybolması nedeniyle bu defa Mancini orta sahanın ortasını 3 kişiden kurdu ve Ceyhun'u ön liberoda oynatarak Selçuk ve Melo'yu yan yana oynattı. Bu şekilde Selçuk'un ceza yayı üzerinde rakip defansın içinde kaybolmasını engellemek istedi belki. Sol bekte ise akıl almaz şekilde yine Danny'yi tercih etti. Modern futbolda eğer atak ve baskılı futbol oynamak istiyorsanız bekleriniz atağa katılmak zorunda. Danny belki Anadolu takımları ile oynanan maçlarda sırıtmayabilir ama Fenerbahçe ile oynuyorsanız ciddi bir eksikliktir. 


     İşin Fenerbahçe yanı ise Galatasaray kadar komplike değil. Fenerbahçe her zamanki düzeninde çıktı sahaya. Sakatlığı iyileşen Meireles fizik kondisyonu ve maç eksiği nedeniyle kadroya alınmadı. Alper'in de cezalı olması nedeniyle böyle bir orta saha çıktı ortaya. Maç başladığında Fenerbahçe hiç de Beşiktaş'ın 7 puan, Galatasaray'ın da 6 puan önündeymiş gibi oynamadı. Klasik bir Kadıköy derbisi olarak baskılı başladı maça. Galatasaray ise geçen haftaki yazımda belirttiğim ve beklediğim gibi sahasında bekleyerek başladı. Savunmayı önde kurdu, stoperlere fazla baskı uygulamadı ve alan daralttı. Fenerbahçe'yi 30-40 metre içerisinde oynamaya zorladı. Bu mantıklıydı. Çünkü özellikle kanat organizasyonlarında Fenerbahçe çok etkili ve Galatasaray'ın kanatlardan çok gol yediği de bir gerçek. Nitekim 2. gol de kanat atağı olmasa da bir kenar topuydu. Fenerbahçe'nin iki şansı vardı. Ya savunma arkasına havadan oynayacaktı -ki bunun için doğru tercih olan Emenike kulübedeydi- , ya da bekleyip sabırla oynayarak hata kovalayacaktı. Ve Fenerbahçe ikincisini tercih etti. Ancak dar alanda topu ileri sürükleyecek oyuncu Alper cezalı, Holmen de yabancı sınırına takıldığından Fenerbahçe de ilk 20 dakika kayda değer bir pozisyon yakalayamadı. Ancak 23. dakikada Chedjou'nun topa elle müdahalesi Mancini'nin planlarını alt üst etti. Ancak bu plan benim de beklediğim bekle-durdur-vur planı değildi. Mancini belli ki Kadıköy'e beraberlik için gelmiş. Bekleyip durduracak, eğer hasbel kader pozisyon yakalarsa gol atacak. Golden sonra dahi Galatasaray beklemeye devam etti. Hücuma kalkmaya çalıştığında da orta sahanın yeterizliği, Burak'ın sol kanattaki etkisizliği ve Danny'nin de destek vermemesi sebebiyle bir türlü pozisyona giremedi. Bunun için önce Ceyhun'u aldı oyundan. Ben 4-4-2 beklerken Melo Ceyhun'un pozisyonunu, Engin Baytar da Melo'nun pozisyonunu aldı. Engin kim ne derse desin bir kanat oyuncusu. Göbekte oynayabilmek için yeterli yaratıcılık özelliği yok. Sonra Aydın ve ardından Umut girdi oyuna. En son 4-2-4'e döndü sistem. Geleli 1 ay olmuşken bir takımın yürüyen askamıyla bu kadar oynamak bence fazla. 

     Fenerbahçe bu maçı sadece arzusuyla, rakibe basarak, koşarak kazandı. Vasat'ın üzerinde bir futbol sergilemedi. Bir de Emenike parantezi açayım hemen. Ersun Yanal Galatasaray'ın sahaya kazanmak için çıkacağını, öne doğru oynayacağını düşündü sanırım herkes gibi. O yüzden Galatasaray ataklarına karşı topu rakip sahada aklayabilmek için önde bu işi iyi yapan Webo'yu tercih etti. Galatasaray'ın savunmayı önde kurup alan daraltacağını düşünseydi eminim ki Emenike oynardı. Ama ben olsam bu kumarı oynar ve Emenike ile başlardım. Emenike ise kaprisli bir futbolcu. Bu akşam da bunu gördük. Kulübede belli oluyordu. Ama oyuna girdikten sonra hele ki bir de santrfor yerine sağ açıkta oynamak zorunda kalınca iyice isteksizleşti. Hatta Ersun Yanal'ın Emenike'ye nasıl bağırdığını da hepimiz gördük. Ama Emenike bunu yapmamalı. Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birinde oynuyor. Henüz bir efsane olmadı Fenerbahçe için. Dünya çapında klas bir oyuncu da değil. Sezonda en fazla attığı gol 16. Gerekiyorsa elbette kulübede bekleyecek. 

     Son olarak da hakeme değinmeden edemiyorum. Kart göstermekten kaçınması bence doğru değil. Özellikle derbi maçlarında tansiyonu yükseltmemek ve oyunun kontrolünü daha da kaybetmemek için böyle bir tercihte bulundu sanırım. Ama bence doğru değildi. Ki bu durum, Ersun Yanal'ın faullü futbol felsefesine de inanılmaz uyuyordu. Kaldı ki neredeyse 3-4 tane sarı kart atlandı. Şunu da unutmamak lazım bunlar maçtan önce konuşulur. Maçın hakemi belli olduktan sonra o hakemin sarı-kırmızı kart standartları bilindiği için teknik direktörler "çok sert girmeyin çabuk kart çıkarır", ya da "sert girin, bu hakem fazla kart göstermez" derler. Ki ben Ersun Hoca'nın "sert futbol" istediğine de eminim bu gece. 


     Sonuç olarak futbol kalitesi düşük bir geceydi. Oyunun sürekli durduğu, konsantrasyonun kaybolduğu, pozisyonsuz bir derbi izledik. Fenerbahçe rahat bir şekilde yoluna devam ediyor. Ancak Mancini'nin kara kara düşünmesi gerek. Evet 9 puan kolay kapanır. Ancak Galatasaray'ın bu futboluyla değil. Derbi akıllarda futbol heyecanı ile kalmasa da, fair play ruhu ve futbolcuların centilmenlikleriyle, Saraçoğlu'ndan yükselen "İmparator Fatih Terim" göndermesiyle, Fenerbahçeli futbolcuların maç sonunda sahada toplanıp 55.000 kişi ile beraber tezahürat yapmasıyla akıllarda kalacak... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder