Hüriyet

6 Kasım 2013 Çarşamba

Şimdi Cimbom Düşünsün!

Bir önceki Şampiyonlar Ligi haftasında Galatasaray için evinde Kopenhag galibiyeti olmazsa olmaz demiştik. Bunu iyi anlamıştı Galatasaray ve daha 1. dakikada başlayan mükemmel baskı ile rakibini sahasına gömmüş ve ilk yarıda maçı bitirecek skoru yakalamıştı. Ama aynı zamanda Kopenhag için de evindeki Galatasaray maçı olmazsa olmaz diyebileceğimiz türden bir maçtı. Ama Galatasaray bunun farkına varamadı. Kopenhag'ın yenilmesi demek grup sonunculuğu demekti. Diğer ve daha zor 2 maçı oynamasa da olurdu. Ancak bu maçı alırlarsa yarışın içinde olurlardı. Galatasaray da Kopenhag'ın bir rakip olarak  önüne çıkmaması için bu gece yenmek zorundaydı. Eğer böyle olsaydı şu an 7 puanda Juve ve Kopenhag'ın önünde olacak, kendi evinde Juve'nin karşısına beraberlik için çıkacaktı. Dün öyle bir maç vardı ki sanki kimse Galatasaray'lı oyunculara bu hesaptan bahsetmemişti. 


Mancini Sneijder'in yokluğunda takımı 4-4-2'ye çevirdi tekrardan. O bölgede oynayacak oyuncusu olmadığı için ya da Emre Çolak'tan ofansif orta saha olmayacağını anlaşıldığından olsa gerek Galatasaray'ın alışık olduğu düzene geçmek mantıklıydı. Ki Galatasaray maçın genelinde, pas, topa sahip olma ve baskı anlamında önde olan taraftı. Ama ne var ki gol bir türlü gelmedi. Hatta bana kalırsa Galatasaray ataklar gol getirecek cinsten ya da baskı yaratacak cinsten %100 diyebileceğimiz ataklar değildi. 

Yenilen gol kabul edilemez cinsten. Tamam Galatasaray'ın defansı sene başından beri alarm veriyor. Hatta son birkaç haftadır yani Mancini geldiğinden beri özellikle çığlık atıyor dikkat edin diye ama dönüp bakan yok! Şimdi anladığım kadarıyla Galatasaray top rakipteyken topun oynandığı bölgeye kümeleniyor. Yani alanı daraltırken bunu alan savunması ile yapmıyor. Bunu sanırım Barcelona yapardı. Çiçek taktiği diyorlar sanırım adına. Top kaybedildiğinde çiçek gibi merkeze doğru kapanan, topu kapında da kenarlara doğru açılan bir taktik anlayışıydı o. Yalnız top rakipteyken eğer merkeze doğru kapanıyorsanız kademe anlayışınızın çok iyi olması lazım. Bunu Galatasaray'ın en iyi uyguladığı maç Juventus'la deplasmanda oynanan maçtı. Juve'nin kanat ataklarında mesela sağ kanat atağında Ebue 3. bir stoper gibi ceza sahasına iniyor, kanattan gelen oyuncuyu ise Galatasaray'ın sağ kanat oyuncusu karşılıyordu. Böylece defansta bir kişi daha fazla mücadele ediyordu. Bu tabi yüksek düzeyde iyi bir rakibe karşı baskıyı kaldırabilmek için yapılan bir uygulama. Yoksa Galatasaray'ın bu kadar defansif oynaması tabi ki beklenemez. Ama dünkü maçta Galatasaraylı oyuncular rakibe doğru kümelenmişken Aydın'ın sol kanada vermediği destek sebebiyle geldi gol. Tabi aslında sadece Aydın'a bağlamak imkansız. 


Mesela yukarıdaki görüntüye bakarsanız Riera ve Braaten yan yana. Riera, Braaten'i takip ediyor. Braaten bir sonraki görüntüde arkasındaki futbolcuya topu verecek ve o da sağ kanata pas vererek gol pozisyonu hazırlanacak. 


1 ile işaretli oyuncu Aydın. Kesinlikle tam bir Leyla! Olmaması gereken yerde. Eğer kademeye girse idi bu gol bariz olmayacaktı. Üzerine bir de 2 ile işaretli oyuncular Riera ve Braaten. Braaten topu vermiş ceza sahasına koşuyor. Riera da kanadını boş görünce oraya koşmaya başlıyor. 


Bu da çok komik değil mi? Bu top üç savunma oyuncusunun önünden geçerek gol oluyor. Aslına bakılırsa Mancini'nin kademe anlayışını çok beğeniyorum. Semih, Chedjou ve Ebue üç stoper kalabalık olarak içeride. Bruma da gayet iyi yerde en arkada topun sekme ihtimaline karşın  orada. Ama işte her zaman sistem değil bazen de futbolcunun birşeyleri yapması gerekir. Bu top üç kişinin biden önünden geçmemeliydi.

Mancini'nin eleştirildiği başka bir nokta da dün akşam ikinci yarının 62. dakikasında Aydın-Ceyhun değişikliği oldu. Bu değişiklik takımı 4-2-3-1'e çevirdi tekrar. Burak2ı sola, Bruma'yı sağa ve Sulçuk'u forvet arkasına aldı. Aslına bakılırsa bana mantıklı geliyor. Haftalardır 4-2-3-1 ile kazanıyorsunuz. İlk yarı pozisyon bulsanız da 1-0 geride bitmiş. İkinci yarı hala gol yok. Ve Selçuk da forvet aqrkası pasör olabilecek nitelikte bir oyuncu. Ancak bunu çok eleştirdiler. Selçuk'un defans oyuncuları arasında sıkışıp kaldığından rahat pas veremediğini ve oyunu geriden yönetmesi gerektiğini söylediler. Bu da bir görüş. 15 dakika sonra 76. dakikada gelen Semih Kaya-Umut Bulut değişikliği ise Selçuk'a "pardon" demenin bir başka şekliydi. Bu defa Selçuk eski yerine geldi. Umut ve Burat kanatlarda, Bruma ise ortalarında kaldı. Bu da tabi ne kadar doğru bilmiyorum. Mancini, Bruma'yı pasörden çok ikinci forvet olarak da düşünmüş olabilir. Ancak 85. dakikada Burak-Amrabat değişikliği tüm takıma "pardon beyler!" demek gibiydi. Bu defa tekrar 4-4-2'ye döndü ve bu şekilde ilk yarıda iyi giden sisteme geri dönmek istedi. Geride Kopenhag'dan tehlike görmediği için bu tarz varyasyonlara zaman harcadı Mancini. Ama ne var ki olmadı. 


Bana kalırsa Juventus kendi sahasında Kopenhag'dan 3 puanı alır ve puanını 6'ya çıkarır. Real Madrid de evinde Galatasaray'ı yener ve liderliği garantiler. Ve Juventus İstanbul'a sadece yenilmemek için gelir. Ve bence de istediğini alır. Dolayısıyla Galatasaray dün sadece bir maç kaybetmedi, Şampiyonlar Ligi'nin de sonuna geldi. Tabi son maçını evinde oynayacak olan Kopenhag, liderliği garantilemiş Madrid karşısında sürpriz yaparsa, artık gerisini Cimbom düşünsün...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder